Avrupa politika gündemini bu aralar Yunanistan işgal ederken, Akdeniz’in öbür ucunda İspanya’da da rüzgârlar yön değiştiriyor. 20 Kasım’daki seçime, Türkiye’dekinin aksine şehirlerini flama, bayrak ve seçim şarkısı bombardımanına tutmadan hazırlanan ülkede son yıllarda yönetimin yarattığı hayal kırıklıklarını demokratik ortama yansıyacak gibi gözüküyor. Bu değişimin içerisinde, özellikle entelektüel kesimde, küçük bir parti olan İlerleme ve Demokrasi Birliği (UPyD) büyük destek görüyor.
İspanya’nın en büyük iki partisi olan solda İspanyol Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ve sağda Halk Partisi (PP)’ne karşı Eylül 2007’de kurulan UPyD oldukça yeni bir parti. Parti geleneksel konumlara karşı çıkarak, kendini sol veya sağ yerine “ilerlemeci” (progressista) olarak tanımlıyor. Bünyesinde sosyalistler, liberaller ve muhafazakârlar gibi birçok politik görüşten üye bulunduran bu “merkez” parti ve terörizmle mücadeleden, anayasal ve ekonomik değişikliklere ve demokrasiyi güçlendirmeye varan önerileriyle de bazen sol bazen de sağ tezlere yakın bir duruş sergiliyor.
Partinin en belirgin ismi ise kesinlikle aynı zamanda sözcüsü ve Temsilciler Meclisi’ndeki tek üyesi olan partinin kurucularından Rosa Díez. Bask bölgesinden gelen ve yıllarca sosyalist PSOE’de çalışan Díez, bu süre içerisinde Bask hükümetinde Ticaret ve Turizm Bakanlığı ve Avrupa Parlamentosu’nda üyeliği gibi görevlerde bulundu. PSOE’nin özellikle ETA’yla olan görüşmelerine olan muhalefeti sebebiyle partiden ayrılıp bu yeni oluşumu kurdu. ETA’nın şiddet eylemlerine karşı önderlik ettiği sessiz yürüyüşlerle de büyük kamuoyu desteği aldı. Bunun yanı sıra, geçen senenin Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Mario Vargas Llosa’nın da aralarında bulunduğu önemli bir entelektüel kitleden destek almakta.
UPyD’nin öncelikli amacı İspanya anayasasında değişiklikler yaparak demokrasiye olan inancı tazelemek olarak görülüyor. Bunun için sundukları en tartışmalı öneri de otonom modelin kaldırılması ve eğitim gibi belli başka konularda merkeziyetçiliğe dönüş çağrısı. Parti, bireyleri onların yöresel, dini, dilsel, ideolojik ve benzer hiçbir arka planlarına bakmadan eşit tanımlamakta ve bu doğrultuda da her türlü ulusalcı yaklaşıma karşı gelmekte ve laik bir tutum takınmakta. Bunun haricindeyse, UPyD’nin en çok terörizme karşı takındığı politika ilgi çekiyor. Parti “öldürenlerle uzlaşma sağlanamayacağını” öne sürerken, başta ETA olmak üzere her türlü terörist faaliyetle mücadele etmeyi ve terörist örgütlerin herhangi bir ideolojik ve politik gerekçeyle eylemlerini haklı çıkarması önlemeyi hedefliyor. Bu yüzden, Rosa Díez, ETA’nın en büyük hedefi konumunda.
Elbette, partinin geleneksele göre geniş olan yelpazesi üzerine birçok eleştirinin hedefi. Bunlardan en önemli eleştiri partinin anti-ulusalcı politikasının aslında merkeziyetçi ulusalcılığa hizmet ettiği görüşü. Bu görüş, parti tarafından eğitimde yöresel çift-dilliliğe yaptığı vurgu gösterilerek reddediliyor. Bununla birlikte kuruluşundan beri geçen kısa dönemde, Díez’in baskın tutumunu ve parti içi demokrasinin eksikliğini eleştirerek, partinin ana görevlerinden biri olan “demokrasiye olan inançları pekiştirme” amacından saptığını düşünerek ayrılan insanların sayısı da azımsanacak gibi değil.
Geleneksel sağ/sol söylemlerden uzak duran ve kuruluşundan beri birçok tartışmayı beraberinde getiren bu partinin, önümüzdeki seçimde İspanya’nın PP ve PSOE gibi kudretli partilerinden biri olabileceğini söylemek zor. Bununla birlikte partinin, özellikle de entelektüellerin desteğiyle, bu seçimlerde oy oranını belirgin bir biçimde arttırıp mecliste etkili bir konuma geleceği düşünülüyor. Elbette Katalunya’dan 30 yıldan beri ilk defa sağın birinci çıkacağının düşünüldüğü ortamda daha uzun vadeli dinamiklerin ne getireceğini bilmek pek de olası değil. Ayrıca parti siyasalarının, İspanya’nın sorunlarının üstesinden ne kadar geleceği ve ne gibi yeni sorunlara yol açacağı da ayrı bir tartışma konusu. Bunun birlikte partinin yıllardır birbirlerini çözümsüzce eleştiren sol ve sağ uçlar arasında bir denge kurması ve İspanyol politikasını aşırılardan uzak ve uzlaşmacı bir konuma yakınlaştırması bile ülke için yeterince önemli bir kazanım.
Sertan Şentürk
Bu yazı, 11 Kasım 2011'de Agos gazetesinde yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder