19 Aralık 2011 Pazartesi

Veli Saçılık: 'Esas sorumlular katliamı planlayanlar'


5 Temmuz 2000’de, Burdur Cezaevi’nde, 11 mahkûmun mahkemeye gitmeyi reddetmesi bahane edilerek, yüzlerce askerin her türlü silahı kullandığı, destek kuvvet olarak itfaiye araçlarının ve dozerin kullanıldığı bir operasyon başladı. Bu operasyon sırasında dozer darbesiyle kolunu kaybetti, Veli Saçılık. O, hastaneye götürülürken, arkadaşları da hücrelerde işkenceden geçiriliyordu. Hastaneye onunla getirilen kolu, iki gün sonra bir köpeğin ağzında bulundu. Sonrası ise Türkiye için “tipik” bir hukuk trajedisi…

- Ulucanlar Katliamı, devamında Burdur Cezaevi ve en son 19 Aralık Katliamı, devlet bütün bu vahşeti neden gerçekleştirdi?

Derin mali ve siyasi kriz yaşayan dönemin koalisyon hükümeti, siyasi tutuklular üzerinden devrimcilere ve toplumsal muhalefete mesaj vermek için bu saldırıları gerçekleştirdi. Ayrıca cezaevlerinde insanları tek kişilik hücrelere koyarak itirafçı üretmek toplumsal bir korku ve şizofreni yaratmanın aracı olarak F Tipi Cezaevleri gündeme sokuldu. MGK tarafından hazırlanan eylem planıyla kamuoyu oluşturularak cezaevlerinin “örgütlerin eğitim kampı” olduğu yönünde her gün propaganda yapıldı. Sanki cezaevlerine müdahale edilmese TC ortadan kalkacakmış gibi bir ortam oluşturuldu.


Veli Saçılık

- Olay sonrasındaki hukuki süreç içerisinde devlet önce size tazminat ödeyip sonra sizi borçlu çıkardı. Nasıl bir hukuki sürecin içine girdiniz?

İdare Mahkemesi, devletin hükümlünün can güvenliğini korumakla sorumlu olduğu gerekçesiyle, toplam 150 bin lira tazminata lehimde hükmetti. Bu dava, Danıştay’da eksik soruşturma gerekçesiyle bozuldu. Mahkemeye geri dönen davada, bu defa, “devletin gerektiğinde öldürme yetkisi vardır”,  gerekçesiyle tazminat ödenmemesi yönünde karar verildi. Verdikleri tazminatı geri alma süreci böylelikle başlamış oldu. Dava şu anda Danıştay’da sonuçlanmayı bekliyor.

- Dönemin Cezaevleri Genel Müdürü ve şimdinin HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, sizin yaşadığınız olay için “olayın sorumluları hakkında gereken yapılacak” demişti. “Gerekenler” yapıldı mı?

“Gereken” elbette yapılmadı. Hiç kimseye ne bir dava, ne bir ceza söz konusu olmadı. Aksine isyan ettiğimiz iddiasıyla bize, hücre cezası verildi ve hapis istemiyle dava açıldı. Neyse ki dava zaman aşımından düştü. Demek ki devletin elinden bir şey gelmiyormuş.

- AİHM’deki Hrant Dink Davası’nda olduğu gibi bir skandal savunma da sizin AİHM’deki davanızda yaşandı. Devlet kendini nasıl savundu mahkemede?

Devletin avukatları savunma işini yalan söylemekle eşdeğer tutuyorlar. Olayın içeriğini delillerini hiç dile getirmeden bizim ne kadar tehlikeli olduğumuz, müdahale edilmediği takdirde ne kadar kötü şeyler yapılacağı gibi akıllara ziyan, hukukla adaletle alakası olmayan niyet okumaya dönük savunma yaptılar. Hatta bizim askere ateşli silahlarla saldırdığımızı iddia ettiler. Bunları söylerken maddi hiçbir delil dahi sunma gereği duymadılar. AİHM ise bir savcıya yakışmayacak ciddiyetsizlikte soruşturma yapıldığını, işkenceyi açığa çıkarmak ve sorumluları bulmak yerine prosedürü tamamlayıp olayın üzerini kapatmaya çalışıldığını açıkça kararda yazdı ve 20.000 euro ödenmesine hükmetti. Keza Hrant Dink davasında da sorumluları yargılamak değil, konuyu kapatmaya dönük bir çalışmaları vardı. Devlet geleneğini bozmuyor.

- Geçtiğimiz sene 19 Aralık Katliamı için dava açıldı ve sadece katliamda bizzat görev alan rütbesiz erler yargılanıyorlar. Sizce bu yeterli mi veya en çok ceza alması gereken insanlar bu jandarma erleri mi?

Ben, dava evrakını almak üzere Adliye’ye gittiğimde, Cumhuriyet Savcısı beni odasına çağırdı ve davayı takipsizlikle sonuçlandırdığını ama bu kararı Adalet Bakanlığı'ndan arandığı için böyle verdiğini söyledi. Davayı takipsizlikle sonuçlandırarak bu davaya AİHM yolunu açtığını, dolayısıyla bize iyilik ettiğini ve kararın kendisiyle ilgili olmadığını söyledi. Türkiye’de adalet böyle işliyor, ya tamamen örtbas ediliyor; ya da alt rütbedeki askerlere dava açıp, onu da zaman aşımıyla sonuçlandırarak işkence cezasız bırakılıyor. Bu katliamların esas sorumluları, operasyonu planlayan MGK, Hikmet Sami Türk, Ali Suat Ertosun, Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Devlet Bahçeli ve katliam emrini veren komutanlardır. Eğer adalet yerini bulacaksa, öncelikle bunlar yargılanmalı ve cezalandırılmalıdırlar. Onun dışında yapılan her türlü şey, adaleti oyalamak ve insanlarla dalga geçmektir.
Sevag Beşiktaşlıyan

Hiç yorum yok: