15-22 Ocak 2012- Bu haftanın “çok bilmişi”ni seçmek, geçtiğimiz iki haftaya nazaran daha zor
oldu. Kendi verdiği “örgüt yok, devlet var” kararının “içine sinmediğini”
açıklayan Hrant Dink Davası Hakimi Rüstem Eryılmaz, “Hrant Dink cinayetiyle
ilgili hükümetin payına düşen her şeyin yapıldığını” belirten Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan ve “ABD Büyükelçisi geldiği ve liberal şovuna dönüşeceği için”
Hrant Dink’in cenazesine bile gelmedikten 5 yıl sonra lütfederek bu yılki
anmaya teşrif ettikten sonra, Hrant Dink’in yaşarken yanında olan
arkadaşlarıyla, bir avuç gönüllüden oluşan Hrant’ın Arkadaşları
oluşumunu birbirine karıştıracak kadar cahil olan TKP ile sol.org, bu haftanın
gözdeleriydi. Hele faşizmine mutat olduğumuz Türk Solu dergisinin, Hrant Dink “vatan
haini” olduğu için, “ölümüne üzülmediklerini” yinelemeleri ise, “çok bilmişlik”in
çok ötesinde bir tavırdı.
Ama biz seçimimizi, hiçbir şey olmamış gibi yüzsüzce Hepimiz Ermeni
değiliz kardeşim diye bir yazı yazan Ertuğrul Özkök’ten yana kullandık. Bu
ülkede yaşanan tüm yüz karası olaylarda medyanın rolüne dönüp baktığımızda
karşımıza illa ki çıkan bir isim Ertuğrul Özkök. Ahmet Kaya’nın ölümüne giden
yolu, yalan haberler, sahte fotoğraflar ve “Vay Şerefsiz” gibi alçakça
başlıklarla açan kişi de; 30 canın yittiği 19 Aralık Katliamı’nı "Devlet girdi" manşetiyle
duyuran kişi de; Merve Kavakçı, seçildiği gibi başörtüsüyle Meclis’te yer almak
istediği için onu linç etmeye çalışan kişi de; 28 Şubat’ta medyanın yürüttüğü
psikolojik harekatı yöneten kişi de; başörtüsü yasağına karşı verilen 411 oyu, “411
el kaosa kalktı“ manşeti ve yüzüne haberin özeti yapıştırılmış başörtülü bir
kadın fotoğrafıyla veren kişi de ta kendisidir. Hepimizin bildiği gibi, Hrant
Dink cinayetinin yolunu açan Sabiha Gökçen haberini önce köpürten, sonra da
Genelkurmay’ın ültimatomunu büyük puntolarla veren gazete de Hürriyet’ti.
Özgeçmişinin köşe taşlarında bu haberler varken, Hrant Dink Davası’nın
sonucuna “verilen tepkiyi haklı bulmasına” inanmamızı beklemesi ziyadesiyle
acınası Özkök’ün. Hele ki, tam da cinayetin ertesinde, davanın sonucuna bire
bir uyacak şekilde, “kahvedeki milliyetçi gençlerin münferit eylemi” mealinde
bir yazı yazmışken… Bu samimiyetsizliğine, empati dolu bir sloganı yanlış bularak
tüy dikmekten de geri durmuyor. Özkök’e hatırlatalım, o hâlâ Azgın Azınlık
gibi nefret dolu manşetler atan “Türkiye, Türklerindir” gazetesinde yazıyor.
Belleğimizde bıraktığı izler ziyadesiyle net. Bunlar hâlâ ortalık yerde dururken,
“Ben Türk’üm diyerek, çoğunluk kimliğinin altında Hrant Dink cinayetinin peşini
bırakmamak daha birleştirici bir tavırdır” diye akıl satmasını, “çok bilmiş”
diyerek karşılayarak hakkında söylenecek güzel lafları, bu işin üstatlarına
bırakıyoruz. Fakat yine de not düşelim, Özkök bir noktada haklı. Onun gibi
devlet zihniyetlilerin “çoğunlukta” olduğu bir ülkede yaşamak, gerçekten de çok
“ürkütücü”.
2 yorum:
"Hepimizin bildiği gibi, Hrant Dink cinayetinin yolunu açan Sabiha Gökçen haberini önce köpürten, sonra da Genelkurmay’ın ültimatomunu büyük puntolarla veren gazete de Hürriyet’ti..."
keşke bu dediklerinizin bazılarını daha detaylı olarak açabilseniz. Bahsettiğiniz çoğu şeyden haberim var ama "Hrant Dink cinayetinin yolunu açan Sabiha Gökçen haberi" nedir bilemedim.
Aşağıdaki linkte Hrant Dink cinayetine adım adım gidilen süreci bulabilirsiniz:
http://www.nefretsoylemi.org/resimler/20100112457269550.pdf
Yorum Gönder