Arapça edebiyatın
bir koca çınarı Mısırlı yazar İbrahim Aslan, 7 Ocak’ta göçtü gitti. Elbette ki,
Türkiye’de kimsenin ruhu bile duymadı. Eğer 2011 İstanbul Kitap Fuarı’nın onur
konuklarından biri olmasaydı, böyle bir beklentim olmayacaktı. Fakat buna
rağmen hayatını kaybettiği haberi, edebiyat odaklı sitelerde dahi yer almadı.
77 yaşındaydı,
1935’te Mısır Sufilerinin kutsal mekânlarından biri olan Tanta şehrinde doğdu.
Kısa bir süre sonra ailesi, Giza piramitlerinin gölgesindeki İmbaba şehrine
taşınmış. Hayatının çoğunu bu şehirde geçirdi. Kahire'nin zenginliğinden nasibini almamış bu şehir, adeta onun edebiyatının yönünü belirledi. Zamanı hiç geçmez ya, yine de Mahfuz sonrası olarak adlandırılan bir edebiyat kuşağının, 60 neslinin bir üyesi olarak parladı. 67'deki son İsrail yenilgisiyle geleceğe dair ne varsa yitiren bir rejimin üzerine yıkıldığı bu kuşağın yazdıkları da, bu umutsuzluğun ve öfkenin yansımasıydı. Arapça edebiyatın en iyilerinden kabul edilen Üzgün Melek'te (İngilizceye Heron [Balıkçıl Kuşu] ismiyle çevrildi) 1977 Ekmek İsyanı'ndaki insanları anlattı, Aslan. 99'da Nil'in Serçeleri'yle devam etti, sıradan insanların hayal kırıklıklarını, yaşayamamışlıklarını ve yoksunluklarını aktarmaya. Bu umutsuzluk halinin 2011'de yıkıldığını ahir ömründe görmeyi, ona verilmiş en büyük hediye sayıyordu. Arap halklarının önlerindeki "korku bariyerleri"ni yıkmasıyla gururlanıyordu.
Ünlü Filistinli şair Murid Barguti'nin dediği gibi, "Nil'in en güzel kuşu" terk etti bu diyarları ve Arapça edebiyata dair hafızanın ve kültürün büyük parçalarından biri daha koptu. Yine de Bilal Fadıl'ın dediği gibi, "Bir yazar okunduğu sürece ölür mü?"
Emre Can Dağlıoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder