Geçtiğimiz günlerde Agos gazetesinin
internet sitesine, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullardan girişin
engellendiği ortaya çıktı. Bu keyfi uygulama sebebiyle Agos dava açmaya
hazırlanırken, Türk Telekom içerik filtreleme sisteminin Agos’un internet sitesini
yanlışlıkla “kişisel web siteleri ve bloglar” olarak kategorize edip otomatik
olarak blokladığını duyurdu ve erişim sorunun giderildiğini açıkladı.
Türk Telekom’un açıklamasında filtreleme
sisteminin site kategorizasyonunu nasıl yaptığı teknik bilgisi olmayanlar için
muğlakta kalacak şekilde yazılmış. Yine de açıklamada değinilen kavramlar üzerine
biraz konuşmakta yarar var. İnternet sitelerinin kategorizasyonu, bilgi
teknolojileri alanının şu andaki sıcak konularından birisi. Bu kategorizasyon,
internet sitesi önermek, kötü niyetli (virus yayan vb.) internet sitelerini
bulmak, şirketlerde “zamanı verimli kullanma ve sakıncalı siteleri engelleme” gibi
sebeplerle eğlencelik siteleri bloklamak gibi çeşitli amaçlar için kullanılır. Bu
iş için çok farklı yöntemler kullanılabilir: örneğin web sitesinin hangi
formatta saklandığını kontrol etmek, belirli kelimelerin kullanılma sayısı ve
şekillerinden bir sitedeki yazıların haber (gazete olma olasığı yüksek site)
veya yorum (blog olma olasığı yüksek site) amaçlı olduğunu tahmin etmek ya da
sitede kullanılan resimleri işleyerek pornografik içeriği belirlemek gibi. Elbette
ki milyonlarca internet sitesinin kagetorilere ayrıştırılması gibi kapsamlı bir
problemi %100 başarıyla çözmek imkansız, algoritmaların hatalarının olması
kaçınılmaz.
Bununla birlikte bu tür sistemler şüpheci yaklaşılması gereken noktalar da barındırıyor. Örneğin bu sistemdeki kategoriler nelerdir ve hangilerinin bloklanmasına karar verilmiştir? Devlet, teknoloji ile gençlerin “pırıl pırıl zihinlerinin” resmi söylemler haricinde kirletilmemesi için Türkiye’nin karanlık tarihini ortaya seren, homofobi karşıtı ve “Türk” “aile” yapısına aykırı sitelerin bloklanmasını istemekte midir? Bu siteleri kategorize etmek için Ermeni, Haydar veya (daha önce TİB’in kullandığı gibi) Adrianne Curry gibi “sakıncalı” anahtar kelimeler kullanılıyor olabilir mi? Türk Telekom’un Agos’u bu çeşit bir kategori yerine kişisel site ve blog olarak sınıflandırdığına dair açıklamasına, devletler ve şirketler asla yalan söylemeyeceği için (!), gözü kapalı inanmalıyız, elbette ki. Yine de bu filtreleme sisteminin benzer siteleri “pis” site kapsamında engellemiş olma ihtimalini göz önünde tutmakta fayda var.
Öte yandan gazete sansürü üzerine giriştiğimiz
bütün bu teknik detaylar ve çoğumuzun hafta boyunca yaptığı yasaklamanın
sınırlarını sorgulamalar, ne yazık ki, sadece soruna yanlış yönden bakmaktan
ibaret. Belki de tepemizde bizler adına, bizlerin iyiliğini düşünen yüce ve
soyut tüzellikleri kanıksadığımız içindir; sansürün varlığından ziyade sansürün
neye karşı yapılıp yapılamaması üzerine konuşuyor ve sansürcünün zihniyetine
ortak oluyoruz. Kişisel özgürlüklerin teknoloji aracılığıyla bizim ülkemizden
daha “verimli” ve “etkili” ihlal edilebildiği ABD’de bile şirketlere dost,
yaratıcılığa düşman SOPA yasası geri çekilirken, kendimize şunu sormamız
gerekiyor: Türkiye’de internet ve entelektüel haklara getirilen mümkün olan
neredeyse tüm yasaklarına sahipken, otoritenin bu küçük geri adımı (ya da lütfu)
ne kadar büyük bir kazanımdır?
Sertan Şentürk
Bu yazı, 29 Ocak günü Agos Web'de yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder