6-12 Şubat 2012- Türkiye’nin her haftasında olduğu
gibi bu hafta da “çok bilmiş” adayları ziyadesiyle boldu. Ece Temelkuran’ı
korumak adına içinden çıkılmaz çelişkilere düşen Nuray Mert ve Koray Çalışkan,
bir yandan sokakta yaşamak zorunda kalan veya bırakılan gençleri, tüm
dertlerinden muaf bir şekilde “madde bağımlısı” konuma indirgeyerek dışlayan ve
bir yandan Cüneyt Özdemir’e “gazetecilik” öğretmeye çalışan Recep Tayyip
Erdoğan bu isimlerden yalnızca birkaçı oldu. Fakat bu hafta “çok bilmiş”likten
çok öteye giden ve kendisini “sol” olarak tanımlayan kamuoyu tarafından dahi
yeterince ilgi gösterilmeyen vahim bir olay yaşandı: Aralarında Birgün
gazetesi çalışanlarının da olduğu bir grup ÖDPli, EDP’yle alakası olmayan
Gökhan Kaya’nın 8 Şubat’ta turnusol.biz’de yayınlanan “İki Melih, iki
sefil…” yazısını bahane ederek, iki EDPli gence şiddetle saldırıldı. Bu,
planlanmış bir şiddet eylemiydi!
Savunulan pozisyonların her ne
kadar solun “evrensel” tahayyülünde bir yere oturduğu düşünülse de, esas ve
eleştiriye her daim açık olan, yapılanlarla ortaya konulan “tarihsel”
pozisyonlardır. Bu bağlamda, kendini “solcu” olarak nitelemek, her zaman olumlu
anlamıyla “muhalif” demek ve “doğru” pozisyonu almak değildir. Dolayısıyla,
solcu veya devrimci sıfatıyla tanımlanmak, yapılanların sorumluluğunu
üstlenmemek hakkını kimseye vermez. Bu yüzden, şiddetin, “sol içi” veya
“devrimci” gibi bir sıfatla meşrulaştırılması ve haklı kılınması düşünülemez. Bir
de, girişilen eylemin ardından nedamet getirmek bir yana, her şekilde “üste
çıkmaya” çalışılıyorsa, bu, kelimenin en hafif anlamıyla aymazlığa delalettir.
Türkiye “sol”unun birleşmesi
umuduyla ortaya çıkmasından, “devlet”le bağı çok açık şekilde ortaya çıkan İP
ile dayanışmaya giden uzun bir yol kat etti, ÖDP. Bu yolda kazandığı
“milliyetçi ve devletçi” sıfatlarının yanı sıra, kendileri gibi düşünmeyen bir
“solcu”ya, Roni Marguiles’e karşı girişilen şiddet eylemlerini “demokrasi”nin
içinde sayarak birçok şeyi kaybettiklerini de ortaya koydular. Dahası, son
olarak EDPli gençlere karşı yapılan saldırıdan sonra, “AKP, EDP'ye geçmiş olsun
ziyaretinde bulunsun!” pişkinliğine başvurulması ve hatta saldırıların
görüntüleri yayınlanacak haberinden sonra, “Galasına biz de gelelim” veya “Bu
gala, daşlı gala” diyerek dalga geçilmesi ise aslında muhatap dahi alınmayacak
bir seviyeye gelindiğini gösteriyor. Elbette ki, bu saldırı, tüm ÖDP ve Birgün
kadrolarını bağlamaz, fakat daha önceki saldırılarda yaptıkları gibi sadece
üzüntülerini sunmakla yetineceklerse, bu şiddete göz yumduklarını varsaymak hiç
de yanlış olmayacaktır.
Bundan sonrası için tek ümidimiz,
kamuoyunun büründüğü bu saçma suskunluk halinde sıyrılarak ses
çıkarmasıdır. Saldırıya maruz kalan tüm
EDPlilere geçmiş olsun dileklerimizle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder