26 Haziran 2012 Salı

Ferdi Merter Fosforoğlu: 'Birçok sanatçımız dünyanın en güzel mesleğini yanlış ülkede seçmiştir'

- Türkiye sinemasında bir kült olan “Turist Ömer Uzay Yolunda” filminde Dr. McCoy karakterini canlandırdınız ve aynı zamanda filmin senaristliğini yaptınız. Bu filmin öyküsünü anlatabilir misiniz?
O dönem Ankara’da TRT’de orijinal Uzay Yolu filminin dublajlarını yapıyorduk, ben de Dr. McCoy’u, Erol Amaç Mr. Spock’ı, Oytun Şanal Captain Cork’u konuşuyordu. Saner Film’in sahibi Hulki Saner, bizim o donem magazindeki popularitemizden yararlanmak için bu 3’lü ıle Turist Ömer‘i mix ederek, kaynaştırarak, Turist Ömer bakış açısıyla bir Uzay Yolu filmi yapmak istedi. Ben devamlı olarak Hulki Saner’in yardımcı yönetmenliğini yaptığım için, yıllardır seslendirmesini yaptığım bu dizinin yerli senaryosunu benden yazmamı istedi. Daha önce seslendirmesini yaptığımız Uzay Yolu’nun bır bölümüyle Turist Ömer bakış açısını birleştirerek senaryoyu ortaya koydum ve hem oyuncu, hem de yardımcı yönetmen olarak filmin çekilmesini sagladım. Dr. Spock rolünü Erol Amaç oynadı ve Captain Cork rolünü ise o sıralarda bir yarışmada 1. olmuş olan Cemil Şahbaz üstlendi. Oytun Şanal ise senaryodaki bir başka rolü canlandırdı.

- “Turist Ömer Uzay Yolunda” filmi günümüzde halen güncelliğini koruyan bir mizah anlayışına sahip, hatta birçok filme referans olmakta. Filmin mizahının bu denli güncel kalmasını neye bağlıyorsunuz?
Bu güncelliğe neden sanırım benim ve Sadri Alışık’ın Türk toplumunu yeterince tanımamızdan geliyor.


- Türkiye’de özellikle 60’lı, 70’li yıllarda Yılmaz Atadeniz ve Çetin İnanç’ın bayraktarlığında,  yoğun bir fantastik türü film üretimi vardı.  Geçmişten bugüne fantastik Türk sinemasını nasıl değerlendirirsiniz?
Zor bir değerlendirme, çünkü gerçekçi fantastik sinema yapımı tekniğe dayanır, fakat o teknik ise Yeşilçam’a henüz gelmedi. Cem Yılmaz, elindeki ve dışardan aldığı olanakları kullanarak Gora’yı yaptı. Seyirci memnun kaldı. Bizde Uzay Yolu’ndan, Killing’ten ve Superman’den çok örnekler yapıldı ama sözünü ettiğimiz teknik eksiklikler onları yalnız bizim seyircimizin izlemesine neden oldu.

- Seslendirme alanında Türkiye’nin dünya çapında çok önemli bir yerde olduğu iddia edilir. Siz de bir seslendirme sanatçısı olarak, bu iddiaya katılır mısınız? Seslendirme sanatçıları hak ettikleri değeri görüyorlar mı?
Çok iyi bir yerde olduğumuz iddia edilirdi. Çünkü başlangıç dönemlerinde, salt tiyatrocular, bu görevi üstlenirlerdi. Daha sonraları şöyle böyle kurslar bitirmiş kişiler, bu seslendirme işlerine soyundukları için yılların seslendirmecileri ellerini ayaklarını bu işten çektiler ve maalesef ki seslendirmenin gerçek değeri sadece lafta kaldığı için ekonomik olarak gereken değerlendirme yapılamamıştır.


- Türkiye sinemasına oyunculuk olarak büyük emek vermiş olan Kayhan Yıldızoğlu, Danyal Topatan gibi nice önemli oyuncular hakkında bugüne kadar kapsamlı biyografiler bir türlü yazılmadı. Siz bu ilgisizlik için ne demek istersiniz?
Film-San Vakfı’nın benim başkanlığım döneminde çıkarılmış olan Yeşilçam’dan Serpintiler adlı ansiklopedik kitapta, bu sanatçılar gibi ismi unutulmuş ya da bilinmeyen birçok sanatçının biyografilerine yer verilmiştir. Teknık aksaklıklar nedeniyle kitaplar şimdilik toplatılmış ve okuyucusuna henüz ulaşamamıştır, fakat 14 Kasım 2012 tarihinde yeniden bunun hazırlığında olduğumuzun müjdesini verebiliriz…

- Film-San Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürütmektesiniz. Vakfınızın ne gibi faaliyetleri bulunuyor. Metin Erksan ve Ömer Kavur gibi yönetmenlerin filmlerinin kopyalarını, yeniden banyo edilmiş hallerini piyasada bulabilmek neredeyse imkansız, Film-San Vakfı olarak sizin bu filmleri restore etme gibi düşünceniz var mı? Bu filmlerin tekrar gün ışığına çıkması ve korunması için neler yapılabilir?
Sizlerin dediği olaylar, ekonomik olaylardır. Bir vakıf, sponsor olmadan böyle bir çalışma yapamaz ama tabi ki de yapmak isterdi. Bu filmlerin çoğu, Sayın Sami Şeker’in laboratuarında bulunmaktadır. Ekonomik koşullar oluşursa, yapılmaması için hiçbir neden yok.

- Türkiye’nin en değerli oyuncularından biri olan Sadri Alışık’la -kaldı ki bence yetenek olarak dünya çapında bir oyuncuydu- beraber çalışmış bir oyuncu olarak ondan ve onun oyunculuk sanatından bahsedebilir misiniz?
Sadri Alışık’ın ilk filmi 1945 yılında oynadığı “Günahsızlar”dır. O filmde sevgili Sadri Abimizin çocukluğunu oynamıştım. Kendisi her zaman sabırla çalışmalarını yürütmüştür. Yalnız Türkiye çapında değil, dünya çapında da yerini bulmasını arzularız. Birçok sanatçımız dünyanın en güzel mesleğini yanlış ülkede seçmiştir.

Can Öktemer

Hiç yorum yok: