“Zorunlu Osmanlıca dersi” tartışması,
1928 Harf İnkılâbı’na dair süregelen münakaşayı bir süreliğine yeniden
alevlendirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkçe ile felsefe yapılmaz” çıkışı da
gösterdi ki, bu tartışma cepheleri çok belirli şekilde süreceğe benziyor. Söz
konusu tartışma, ziyadesiyle geçmişle ilgili olduğu için, Harf İnkılâbı’nın
gelişim sürecinde yer alan tarihsel figürlerin düşünceleri haliyle daha da önem
kazanıyor. Bu isimlerden birisi de 1928’de başbakan olarak görev yapan İsmet
İnönü. İnönü, Sebahattin Selek tarafından hazırlanan ve Bilgi Yayınevi’nden
yayımlanan Hatıralar isimli kitapta
Harf İnkılâbı başlığında söz konusu değişimle ilgili görüşlerini anlatıyor ve
bu bölümdeki ifadeleri, Harf İnkılâbı’yla ilgili her tartışmada güya yeniden
tedavüle sokuluyor. Buraya kadar herhangi bir sorun yok elbette, fakat sorun,
alıntı yapılan isimlerin sözlerini doğru yansıtılmadığında ortaya çıkıyor.
Ağustos 1928 tarihli Akbaba dergisi, Mustafa Kemal'i, Arapça harflerini ezerken resmediyor (Kaynak: http://www.zaman.com.tr/mustafa-armagan/7-soruda-harf-inkilabi_2010947.html) |
Şöyle ki, Oral Çalışlar, 12 Aralık
tarihli Radikal yazısında,
“CHP’lilerin ve laikçi çevrelerin sözcülerinin, (…) Osmanlıca’ya tepki
göstermelerinin nedeni”ne eğildiği "Osmanlıca'yı neden yasakladılar?" yazısında, İnönü’den yukarıda adı geçen
kitabın 2. cildinin 223. sayfasında geçtiğini ileri sürdüğü şu alıntıyı yaptı:
Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı, okuma yazmanın
yaygınlaşmasını sağlama değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne
sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor olması değildi. Uzun yıllar devlet, eğitim
sorununa eğilmemiş, kütlesel eğitime önem vermemişti. Devrimin temel
gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslâm
dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı.
(…) Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri
de biz denetleyecektik. (…) Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan
okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.
Tarihçi Halil Berktay da Serbestiyet’te
23 Aralık’ta yayımlanan “Eğitim Şurası (2) Osmanlıca sembolizmi” yazısında, “Oral
Çalışlar’ın da İsmet İnönü’den alıntılarla hatırlattığı gibi” diyerek, bu
alıntıyı sahih ve doğru kabul ediyor. İşin fenası şu ki, İnönü’nün sözü edilen
kitapta Harf İnkılâbı’na yönelik böyle
sözleri yok.
İnternette kısa bir araştırmayla bu
alıntının kitabın 1985 baskısında olduğunun yaygınca iddia edildiğini
öğreniyoruz. Hâlbuki bu kitabın ilk cildi ilk olarak 1969 yılında İnönü’nün Hatıraları: Genç Subaylık Yıllarım
1884-1918 adıyla Burçak Yayınları tarafından yayımlanırken, tekrar 1985’te
Bilgi Yayınevi’nden çıkmış. Söz konusu alıntının yapıldığı iddia edilen ikinci
cildin ise 1985 yılına ait baskısı yok. O cilt ise yine Bilgi Yayınevi tarafından
1987 yılında yayımlanmış. Daha sonra aynı yayınevi, 2006’da tek cilt olarak
kitabın yayımına devam etmiş.
Peki, ilgili bölümün kitapta yer alan
şekliyle, olduğu iddia edilen şekli arasında fark var mı? Kanımca bir hayli
fark var. İnönü, Harf İnkılâbı’nın okuma-yazma kolaylığına bağlanamayacağını,
Arap kültüründen kopuş sağladığını ve bu sayede, Türk dilinin ve milli
kültürünün korunduğunu söylese de, yukarıdaki alıntıda bahsedildiği gibi İslam
ve dine ilişkin tek bir cümle dahi etmiyor (İma ediyor denebilir mi? Ondan da
emin değilim):
Harf İnkılâbı bir okuma-yazma kolaylığına bağlanamaz. Okuma yazma
kolaylığı, Enver Paşa'yı tahrik eden sebeptir. Ama harf inkılâbının bizde
tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. İster istemez
Arap kültüründen koptuk. Arap kültürünün ve Arap dilinin tesiri hakkında yeni
nesiller bizim kadar fikir edinemezler. Bir misal olarak söylemek isterim.
Benim çocukluğumda kültür sahibi adamlar Türk dilinin kifayetsizliğinden,
eksikliğinden meyus olarak bahsederlerdi ve bunun için cemiyet içinde, hem Türk
diye bir millet olarak, Araptan ayrılığı kaldırmalıydık, hem de sağlam bir dile
kavuşmak maksadıyla Arapçayı kabul etmeliydik derlerdi. Yani vaktiyle devleti
kurarken ve Türk dilini yaparken Arap dilini kabul etmek doğru olacaktı,
görüşünü hararetle savunurlardı.
Anadolu'da ilk Türk devletini kuranların hepsi Türk beyi olarak devlet
başına geçmişler ve milli hususiyetlerini muhafaza etmişlerdir. Sonra
Osmanlılar devrinde, edebiyat vesilesiyle dil ihtiyacı genişledikçe sanatı Arap
dili üzerinde işlemek hevesi milli kültürü zayıflatmıştır. Bizim devrimizde
Latin harflerine geçmek Türk dilini ve milli kültürü kurtarmak için esaslı bir
etken olmuştur. (bkz. 1987 baskısında s. 223
ve 2009 baskısında s. 485)
Kitapta yer alan alıntı da, Çalışlar ve Berktay’ın sözünü etmeye
çalıştıkları anlamı bir yanıyla veriyor elbette. Alfabe değişiminin, sıklıkla
savulduğu gibi, Arapça harflerle eğitimin çok zor olmasından ötürü değil,
geçmişle ve geride bırakılmak istenen kültürle ilişkili olduğu çok açık. Fakat
yine de, bu küçük örnek bile bize daha derin bir sorunu işaret ediyor. Türkiye’nin
en önemli gazeteci ve tarihçileri bile yazdıkları yazılardaki bilgiyi hızlıca
internet üzerinden elde ettikten sonra teyit etme veya doğruluğunu gerçekten
kontrol etme ihtiyacı hissetmiyorlar. Bu da bize Türkiye entelijansiyasının
hal-i pür melalini gösteriyor.
Emre Can Dağlıoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder