5 Ocak 2015 Pazartesi

Siyasi tarihin dört mevsimi


Türkiye siyasi tarihi acı hatıraların tarihidir bir bakıma. Özellikle Türkiye solunun tarihi, askeri darbelerin insan hayatlarına balyoz gibi indiği, gençlerin işkenceden geçirildiği, idam cezasına çarptırıldığı, birçok gencin otuzunu göremeden hayatını kaybettiği, nice güzel insanın hüzünlü tarihidir. Doğal olarak bu dönemlerin anlatılmayı beklenen birçok ilginç hikayesi vardır. Türkiye sol hareketinin önemli isimlerinden Gün Zileli, yeni kitabı Mevsimler’de Türkiye siyasi tarihin çeyrek asırlık döneminden bir kesit sunuyor. Gün Zileli romanında kolejlerde okumuş, bohem bir hayat süren ve orta sınıfa mensup bir grup gencin, hayal kırıklarını, 1968’in hararetli siyasi atmosferinde sol hareketin içerisinde yer almalarını, yaşadıkları ihanetleri, pişmanlıklarını anlatıyor.
Devrim idealleri
Hikâye 1950’li yılların sonunda Demokrat Parti iktidarının son zamanlarında, komünizmin zararlı göründüğü, günlük hayatta Amerikan kültürünün etkilerinin giderek arttığı bir zamanlarda plaklarda Frank Sinatra’nın değil, Elvis Presley’in parçalarının döndüğü, gençlerin kumaş pantalon yerine blue jean’i tercih ettiği, James Dean’in Asi Gençlik filminin ortalığı kasıp kavurduğu bir dönemde başlıyor. Karakterlerimizle lüks bir yalıda verilen bir partide tanışıyoruz. Romanın baş karakteri Gediz Nehirli. Gediz, sessiz, içine kapanık birisi, bir gazetede mizanpajcı olarak çalışıyor. Partiye de kuzeninin ricasıyla onunla birlikte gidiyor. Yalıdaki bohem ortam Gediz’in çok aşina olduğu bir ortam değil, haliyle çok yabancılık çekiyor. Bu partide kendi hayatını tamamen değiştirecek olan edebiyat eleştirmeni Suat, Asi Gençlik filminden fırlamış gibi duran karizmatik bir karakter olan Atok ve Rümeysa’yla (kısaca Rü) tanışıyor. Derin entelektüel sohbetlerin yapıldığı ve herkesin çok havalı olduğu bu partiye Gediz ilk başlarda ayak uyduramıyor. Sohbetlerde geçen isimleri, kavramları takip etmekte ciddi zorluklar çekiyor.
27 Mayıs askeri darbesiyle düşen Demokrat Parti iktidarı sonrası Türkiye yeni bir siyasi döneme giriyor. 1961 yılında kurulan Türkiye İşçi Partisi ise Gediz’in bütün yaşamını değiştiriyor. Yalıdaki partide tanıştığı Suat’ın vesilesiyle partiye üye oluyor ve kendini bambaşka bir hayatın içerisinde buluyor. Babasının ölümünün ardından yalnız yaşayan ve pek dostu olmayan Gediz’in hayatı Türkiye İşçi Partisi’ne üye olmasıyla birlikte tamamen değişiyor. Yeni bir arkadaş ortamı içerisine giriyor. Devrim için, sosyalizm için çevresindekiler kadar yanıp tutuşan biri değil Gediz. Sol hareket üzerine teorik bilgisi pek de olmayan ama vicdanıyla hareket eden biri, o dönem oldukça kuvvetli esen sol rüzgârın da biraz etkisiyle bulaşıyor bu işlere… Suat ve Rü ise Gediz’e göre daha politik kişilikler, ideallerine sıkı sıkıya bağlılar bu uğurda hayatlarını ortaya koyuyorlar. Zaten bu inanç, onları bulundukları sınıfsal pozisyona sırtlarını dönmelerine, ailelerini reddetmelerine sebep oluyor. Kolejlerde okumuş, lüks evlerde yaşamış bu gençler kendilerini devrim idealine ülküsüne adıyorlar. Buna bağlı olarak da yaşadıkları hayal kırıklıkları da çok büyük oluyor.
Hayatın acımasız yüzü
Karakterler yirmili yaşlarda başladıkları devrim mücadelesine otuzlu yaşlarının sonunda en ağır yenilgilerini yaşadıkları 12 Eylül askeri darbesinde hapishaneye düşüyorlar. Hapishane zor, düşünmeye ise vakit çok… Aynı koğuşta yatan Suat ve Gediz, geçmişlerine dair vicdan muhasebesine girişiyorlar. Arkalarında bıraktıkları büyük hayal kırıklıkları var yarım kalan sevdalar var. Suat’ın pişmanlığı Gediz’e göre daha fazla sırtını döndüğü konforlu hayatın hayaleti peşini bırakmıyor. Hapishane yerine Cenevre’de pahalı şaraplar içerken düşlüyor kendisini. Bir zamanlar her anlamda nefret ettiği burjuva yaşamına methiyeler düzüyor. Suat her anlamda mağlup olmuştur ne inandığı değerler kazanabilmiş ne de eski güzel hayatına dönebilmiştir. Suat, Gediz ve bu mücadele içinde yer alan diğerleri değirmenlere karşı verdikleri savaşta ağır bir mağlubiyetler yaşamışlardır. Üstesinden gelmesi zor bir mağlubiyet hem de… Suat ve Gediz’in haricinde romanın en ilginç karakterden birinin etkileyici hikayesiyle Atok olduğunu söyleyebiliriz. Çevresinde yükselen politik atmosfere rağmen siyasete bulaşmıyor, siyasetle ilgilenmiyor ve bu tercihi onu giderek yalnızlaştırıyor, hayatın dışına itilmesine sebep oluyor. Orta sınıf bir aileden ve konforlu bir yaşamdan geldiği için hayatın acımasız yüzüyle karşılaşınca bocalıyor, tutunamıyor. Atok’un hikayesinin ayrı bir kitap olacak potansiyelde olduğunu da belirtmek lazım.
Mahir Çayan, Ruhi Su, Onat Kutlar,  Behice Boran, Abdi İpekçi
Gün Zileli, roman boyunca, Ankara Siyasal Fakültesinin tarihi kantinindeki tartışmaları, 1977’de birçok kişinin hayatını kaybettiği 1 Mayıs gösterileri, Mahir Çayan’ın hapisten kaçması gibi tarihi olayları ve tarihi kişilikleri hikayenin kurgusuyla ustalıkla harmanlıyor. Roman boyunca karşımıza Mahir Çayan, Ruhi Su, Onat Kutlar, Behice Boran, Abdi İpekçi gibi önemli şahsiyetler çıkıyor. Böylelikle roman çok renkli bir hale bürünüyor. Gün Zileli bu tarihi bilgileri ansiklopedik bilgi şeklinde vermiyor, hikaye kurgusunun içerisine ustalıkla yediriyor. Kendisinin iyi bildiği bu dünyayı oldukça samimi ve etkileyici bir şekilde anlatıyor. Edebiyatçı yönünü pek bilmediğimiz Gün Zileli, Mevsim’ler de iyi yazılmış öyküsü, derinlikli karakterleriyle son zamanların en ilgi çekici işlerinden birine imzasını atmış.
Can Öktemer

* Bu yazı 19 Eylül 2014 tarihinde Radikal Kitap'ta yayımlandı.

Hiç yorum yok: