Türkiye
siyasi tarihi acı hatıraların tarihidir bir bakıma. Özellikle Türkiye solunun
tarihi, askeri darbelerin insan hayatlarına balyoz gibi indiği, gençlerin
işkenceden geçirildiği, idam cezasına çarptırıldığı, birçok gencin otuzunu
göremeden hayatını kaybettiği, nice güzel insanın hüzünlü tarihidir. Doğal
olarak bu dönemlerin anlatılmayı beklenen birçok ilginç hikayesi vardır.
Türkiye sol hareketinin önemli isimlerinden Gün Zileli, yeni kitabı
Mevsimler’de Türkiye siyasi tarihin çeyrek asırlık döneminden bir kesit sunuyor.
Gün Zileli romanında kolejlerde okumuş, bohem bir hayat süren ve orta sınıfa
mensup bir grup gencin, hayal kırıklarını, 1968’in hararetli siyasi
atmosferinde sol hareketin içerisinde yer almalarını, yaşadıkları ihanetleri,
pişmanlıklarını anlatıyor.
Devrim idealleri
Hikâye 1950’li yılların
sonunda Demokrat Parti iktidarının son zamanlarında, komünizmin zararlı
göründüğü, günlük hayatta Amerikan kültürünün etkilerinin giderek arttığı bir
zamanlarda plaklarda Frank Sinatra’nın değil, Elvis Presley’in parçalarının
döndüğü, gençlerin kumaş pantalon yerine ‘blue jean’i tercih ettiği,
James Dean’in Asi Gençlik filminin
ortalığı kasıp kavurduğu bir dönemde başlıyor. Karakterlerimizle lüks bir
yalıda verilen bir partide tanışıyoruz. Romanın baş karakteri Gediz Nehirli.
Gediz, sessiz, içine kapanık birisi, bir gazetede mizanpajcı olarak çalışıyor.
Partiye de kuzeninin ricasıyla onunla birlikte gidiyor. Yalıdaki bohem ortam
Gediz’in çok aşina olduğu bir ortam değil, haliyle çok yabancılık çekiyor. Bu
partide kendi hayatını tamamen değiştirecek olan edebiyat eleştirmeni Suat, Asi Gençlik filminden fırlamış gibi
duran karizmatik bir karakter olan Atok ve Rümeysa’yla (kısaca Rü) tanışıyor.
Derin entelektüel sohbetlerin yapıldığı ve herkesin çok havalı olduğu bu partiye
Gediz ilk başlarda ayak uyduramıyor. Sohbetlerde geçen isimleri, kavramları
takip etmekte ciddi zorluklar çekiyor.
27 Mayıs askeri
darbesiyle düşen Demokrat Parti iktidarı sonrası Türkiye yeni bir siyasi döneme
giriyor. 1961 yılında kurulan Türkiye İşçi Partisi ise Gediz’in bütün yaşamını
değiştiriyor. Yalıdaki partide tanıştığı Suat’ın vesilesiyle partiye üye oluyor
ve kendini bambaşka bir hayatın içerisinde buluyor. Babasının ölümünün ardından
yalnız yaşayan ve pek dostu olmayan Gediz’in hayatı Türkiye İşçi Partisi’ne üye
olmasıyla birlikte tamamen değişiyor. Yeni bir arkadaş ortamı içerisine
giriyor. Devrim için, sosyalizm için çevresindekiler kadar yanıp tutuşan biri
değil Gediz. Sol hareket üzerine teorik bilgisi pek de olmayan ama vicdanıyla
hareket eden biri, o dönem oldukça kuvvetli esen sol rüzgârın da biraz
etkisiyle bulaşıyor bu işlere… Suat ve Rü ise Gediz’e göre daha politik
kişilikler, ideallerine sıkı sıkıya bağlılar bu uğurda hayatlarını ortaya
koyuyorlar. Zaten bu inanç, onları bulundukları sınıfsal pozisyona sırtlarını
dönmelerine, ailelerini reddetmelerine sebep oluyor. Kolejlerde okumuş, lüks
evlerde yaşamış bu gençler kendilerini devrim idealine ülküsüne adıyorlar. Buna
bağlı olarak da yaşadıkları hayal kırıklıkları da çok büyük oluyor.
Hayatın acımasız yüzü
Karakterler yirmili
yaşlarda başladıkları devrim mücadelesine otuzlu yaşlarının sonunda en ağır
yenilgilerini yaşadıkları 12 Eylül askeri darbesinde hapishaneye düşüyorlar.
Hapishane zor, düşünmeye ise vakit çok… Aynı koğuşta yatan Suat ve Gediz,
geçmişlerine dair vicdan muhasebesine girişiyorlar. Arkalarında bıraktıkları
büyük hayal kırıklıkları var yarım kalan sevdalar var. Suat’ın pişmanlığı
Gediz’e göre daha fazla sırtını döndüğü konforlu hayatın hayaleti peşini
bırakmıyor. Hapishane yerine Cenevre’de pahalı şaraplar içerken düşlüyor
kendisini. Bir zamanlar her anlamda nefret ettiği burjuva yaşamına methiyeler
düzüyor. Suat her anlamda mağlup olmuştur ne inandığı değerler kazanabilmiş ne
de eski güzel hayatına dönebilmiştir. Suat, Gediz ve bu mücadele içinde yer
alan diğerleri değirmenlere karşı verdikleri savaşta ağır bir mağlubiyetler
yaşamışlardır. Üstesinden gelmesi zor bir mağlubiyet hem de… Suat ve Gediz’in
haricinde romanın en ilginç karakterden birinin etkileyici hikayesiyle Atok
olduğunu söyleyebiliriz. Çevresinde yükselen politik atmosfere rağmen siyasete
bulaşmıyor, siyasetle ilgilenmiyor ve bu tercihi onu giderek yalnızlaştırıyor,
hayatın dışına itilmesine sebep oluyor. Orta sınıf bir aileden ve konforlu bir
yaşamdan geldiği için hayatın acımasız yüzüyle karşılaşınca bocalıyor,
tutunamıyor. Atok’un hikayesinin ayrı bir kitap olacak potansiyelde olduğunu da
belirtmek lazım.
Mahir Çayan, Ruhi Su,
Onat Kutlar, Behice Boran, Abdi İpekçi
Gün Zileli, roman
boyunca, Ankara Siyasal Fakültesinin tarihi kantinindeki tartışmaları, 1977’de
birçok kişinin hayatını kaybettiği 1 Mayıs gösterileri, Mahir Çayan’ın hapisten
kaçması gibi tarihi olayları ve tarihi kişilikleri hikayenin kurgusuyla
ustalıkla harmanlıyor. Roman boyunca karşımıza Mahir Çayan, Ruhi Su, Onat
Kutlar, Behice Boran, Abdi İpekçi gibi önemli şahsiyetler çıkıyor. Böylelikle
roman çok renkli bir hale bürünüyor. Gün Zileli bu tarihi bilgileri
ansiklopedik bilgi şeklinde vermiyor, hikaye kurgusunun içerisine ustalıkla yediriyor.
Kendisinin iyi bildiği bu dünyayı oldukça samimi ve etkileyici bir şekilde
anlatıyor. Edebiyatçı yönünü pek bilmediğimiz Gün Zileli, Mevsim’ler de iyi
yazılmış öyküsü, derinlikli karakterleriyle son zamanların en ilgi çekici
işlerinden birine imzasını atmış.
Can Öktemer
*
Bu yazı 19 Eylül 2014 tarihinde Radikal Kitap'ta yayımlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder