11 Haziran 2015 Perşembe

Her eve lazım amca



Genç Osman Yavaş’ı asıl tanıdığımız mecra müzik elbette ki. Resim bölümünden mezun olan ve Almancadan yaptığı çevirileri de bilinen Yavaş, bu kez karşımıza yazar kimliğiyle çıkıyor. “10 parmağında 10 marifet” desek abartmış olmayacağım Genç Osman Yavaş’ın bu ilk kitabı bir çocuk kitabı üstelik. Amcam ve Ben - Havaalanında Bir Zebra,  yazar Genç Osman Yavaş ile çizer Nalan Alaca’dan çocuklara ve yaşları büyüse de çocuk edebiyatından bir türlü kopamayanlara bir armağan. Serinin ilk macerası başından geçen “abartılı” olayları yeğenine anlatmayı çok seven amcanın İsviçre’ye yakınlarını ziyarete giden bir zebra ile havaalanında tanışması ile başlıyor. Kitap boyunca bu ikilinin başlarından geçen deli dolu olayları okuyoruz. Üstelik kitabın sonunda okuyucularını bir sürpriz bekliyor: Genç Osman'ın bu kitap için bestelediği iki şarkıdan oluşan bir albüm.
Bu kitap hakkında söylenecek ilk şey, kendini düş ve düşünce evreninin derinliklerinde bir yerde konumlandırdığı. Daha önce hangimiz bir zebrayı evimizde misafir edip onunla maceralardan maceralara atıldık ki? Ya da yeryüzünde kahvaltı için menemen yemeği tercih eden kaç zebra vardır?  Kitabın tüm sayfalarına sinen bu komik ve “abartılı” tavır, kitabın kendisini çocuk yazını içerisinde farklı bir yere yerleştirdiğinin kanıtı niteliğinde.
Türkiye sınırlarında çocuklar için üretilen kitapların büyük bir kısmının pedagojik tavırdan kaçamadığı su götürmez bir gerçek. Bu durumun sebebi, bu topraklarda çocuklara nasıl baktığımızla ilintili. Birey olgusunun tam olarak oluşamadığı Türkiye’de, çocuklar eksik, doğru düşünme yetisini öğrenebilmeleri içinse yetişkinler tarafından eğitilmeleri gereken insanlar olarak görülüyor. Bu sebepledir ki, toplumun büyük bir kısmının benimsediği öğretileri ve “kuralları” genç kuşaklara gizli ya da aleni bir şekilde aktarmayı bir gereklilik olarak gören kitapların sayısı az değil. Bu kitaplarda çocukların hayatlarındaki denetleme kurullarında (Türkiye örneğinde bu aileler ve öğretmenlerdir) ele alınan “doğru”lar ve “yanıt”lar kurgu sosuna bulanarak çocuklara sunuluyor.
Bu bağlamda, Amcam ve Ben serisinin bu anlayıştan oldukça uzak olduğunu söylemeliyiz. Örneğin, ele aldığımız kitabın başkahramanı, yeğeni tarafından “deli” olarak tanımlanan bir amca. “Deli” kelimesinin kullanılması, hele de bir aile bireyi için kullanılması sakıncalı değil mi? Kitabın ilk sayfalarında “deli” kelimesini kullanan ve ardından belli ki yukarıda bahsettiğim kurulun denetiminden geçemeyeceğini fark eden yeğen, amcasını “hafif çatlak” olarak tanımlamaya başlıyor. Bu kelimenin de birçok yetişkin için sakıncalı olabileceğini tahmin ediyorum.  Ahter Önkaya’nın yazarla yaptığı röportaj da gösteriyor ki, kitabın hazırlık aşamasında “sakıncalı kelimelerin kullanımı” konusu detaylıca tartışılmış. Sonra Genç Osman, kesin bir şekilde bu kelimenin kullanılması gerektiğine karar vermiş. Ona göre, “...aileler kitapların içindeki ufacık kelimelere takılı kalırken, televizyonun nasıl bir tehlike olduğunu unutuyorlar.” Bu anlamda, yayınevinin yazarının kararı sonucu “çatlak” kelimesinin kullanımını desteklemesi takdire şayan bir kazanım.
Yetişkinlerin bize öğrettikleri arasında hayattaki başarı basamakları yer alır. Buna göre, okulda iyi notlar almalı, ardından üniversitede iyi bir bölümü kazanmalı, iyi bir şirkette iş bulmalı, kariyer basamaklarını hızla çıkmalı, para kazanmalı, evlenip çoluk çocuk sahibi olmalıyız. Bu hikayedeki amca ise bu kuralların büyük bir kısmına uymamış görünüyor. Yalnız yaşayan amcaya annesi hazırladığı çeyizleriyle evlenmesi yönünde baskı yapıyor. O ise annesinin hazırladığı çeyizleri, diğer kahramanımız zebrayı nine kılığına sokarak bakkala gönderebilmek için kullanıyor. Üstelik çocuğu da yok. Ama çok sevdiği yeğenini haftada bir kez görüyor. Her ne kadar kitapta geçmese de tembelliğinden ve sabahın ileri saatlerinde hala evde olmasından olumlanan (9-6 mesai) bir işe sahip olmadığını da anlıyoruz. Böyle karakter yeğenlerine ve onu okuyacak çocuklara örnek olabilir mi?
Muhtemelen bu sorunun yanıtı, çocukların hayatlarındaki denetim kurullarının büyük bir kısmına göre, örnek alınmaması gerektiği yönünde olacaktır. Ama eminim ki, çocuklar bu amcayı çok severler. Tüm bu sebeplerle, serinin ikinci kitabını merakla bekliyorum.
Müge Kalender

Hiç yorum yok: