Periscope, sosyal medya piyasasına çok
hızlı bir giriş yapan ve insanlara kişisel canlı yayın yapma imkanı sağlayan
bir platform. Türkiye’de de ilgiyle karşılanan bu uygulamayı habercilik adına
ilk kullananlardan biri de tecrübeli gazeteci Ruşen Çakır oldu. Çakır’la
Periscope tecrübesini, bu platformda haberciliği ve birkaç gazetecinin Periscope
yayınlarını topladıkları Medyascope sitesi
üzerine konuştuk.
Ruşen Çakır |
- Uzun bir süredir Medyascope üzerinden
haber yapmaktasınız. Bize Medyascope’un hikayesinden bahsedebilir misiniz?
Periscope’u
uzun zamandır kullanıyorum. Türkiye’ye geldiği andan beri diyebilirim.
Özellikle 7 Haziran seçimleri öncesinde mitingleri izledim ve oralardan Periscope
yayınları yaptım. Onun dışında da kendi başıma analizler ve röportajlar da
yaptım. Daha sonra o güne kadar hiç tanımadığım iki kişiden bana mail geldi. Onlar
bana yaptığım işlerin ilgilerini çektiğini, birlikte bana yardımcı
olabileceklerini ve katkı sunabileceklerini söylediler. Nurdan Üçer ve Denet
Tezel, daha önce beraber çalışmış ortak şirketleri olan iki arkadaş, gazeteci
değiller.Onların kafasında bir plan vardı, onların kafasında olan şey bana göre
gerçekleşebilir bir şey değildi. Sonuç olarak benim elimdeki Periscope
malzemelerinden hareketle bir platform oluşturmaya karar verdik. Ama başından itibaren
bu platforma başka gazetecileri de katarak başlayacağımızı konuşmuştuk. Birkaç
meslektaşımı ikna etmeye çalıştıysam da, pek beceremedim. Sonunda biz 20
Ağustos günü ilk Periscope açık oturumunu benim yönetimimde Kadri Gürsel ve
Levent Gültekin’le yapma kararı aldık. Bu galiba Türkiye’de yapılan ilk Periscope
açık oturumuydu ve o günde sayfayı lanse etme kararı verdik. Sayfanın ilk
nüshasında sadece benim Periscope yayınlarım vardı. Ama açık oturumu da
ekledik. Daha sonra çoğu gazeteci ama bazıları gazeteci olmayan başka
arkadaşları da katarak bu olayı hızla geliştirdik. Bu arada, bir fotoğrafçı
arkadaşımız, stüdyosunun Medyascope canlı yayınları için elverişli olduğunu
bize sunabileceğini söyledi ve oraya taşındık. Oraya taşındıktan sonra programların
sayısını da arttırdık ve öyle gidiyoruz.
- Medyascope’nun yayın politikasını
nasıl belirliyorsunuz, içerikte neler var? Sabit bir kadronuz var mı?
"Çünkü
Özgür" diye bir mottomuz var biliyorsunuz. Özgür bir şekilde hareket etmek
istiyoruz. Onun dışında gazeteciliğin evrensel ilkelerine uyarak sorumlu bir
şekilde, haber değeri taşıyabilecek ve önem verdiğimiz her şeyi, her türlü
yoruma açık olacak şekilde sunan bir platform. Burada biz insanlara iş
vermiyoruz, işbirliği öneriyoruz. Herkes kendi videosunu, Periscope yayınını ya
da video kaydını kendisi yapıp Youtube ya da Vimeo sayfasına koyuyor. Biz
onları sayfamıza taşıyoruz. Siz bizim sayfamızda bir video izlediğini zaman aslında
onu, o içeriği sağlayanın Youtube sayfasından izliyorsunuz. Dolayısıyla biz
insanlara bir içerik falan dayatmıyoruz. Onların ürettikleri içerikleri biz
paylaşıyoruz. Biz sayfaya taşıyarak onlara katkıda bulunuyoruz,
onlar da bize kayıtlarını vererek sayfaya taşıma imkanı sunuyorlar. Yani her
iki tarafında istifade ettiği bir şey oluyor. Bunun dışında esas bu olayı
yürüten yedi kişilik bir bir ekip halinde yürütüyoruz. Bu ekipten üçü gazeteci.
Muhalif, alternatif olma gibi çok kullanılan kavramları, sıfatları kullanmak
istemiyoruz, çok hoşlanmıyoruz. Biz haberin ve yorumun özgür bir şekilde
dolaşabileceği video ağırlıklı, görsellik ağırlıklı bir yayıncılık yapmak
istiyoruz.
- Kullanıcıların ilgisi nasıl?
Fena
değil, memnunuz. Önemli kriz anlarında, yaptığımız yayınlar ve anında
müdahalelerle önemli bir iş yaptık. Özellikle görsel kayıtları, Periscope
kayıtları koyduk. HDP binalarına saldırılar veya Ankara Katliamı gibi anında
önemli olaylarda hızlı bir şekilde tartışma programları yaptık. Örneğin, Paris
Katliamı üzerine Nilüfer Göle’yle canlı olarak yaptığım telefon
bağlantısı çok geniş bir ilgi gördü. Hatta gazeteler söyleşiyi bizden alıntıladılar.
Bu tür şeylere verdiğimiz hızlı ve serinkanlı tepkilerle ciddi bir ilgi artışı
sağlıyoruz. Biz memnunuz ama hâlâ daha yolun başındayız. İyice yerleştikten sonra,
ayaklarımız yere daha sağlam basacak ve çok daha iyi olacaktır. Ama bir şeyi
yakalamış olduğumuzu düşünüyoruz. O yüzden heyecanımız ve hevesimiz yerinde.
- Medyascope gibi yayınların artmasıyla
birlikte geleneksel medyanın durumu ne olacak? Gazeteciliğin, haberciliğin
yeniden tanımlanması gerekecek mi sizce?
Bunun
adını tanımlamak çok şart değil, ancak geleneksel medya zaten yok hükmünde olmaya
doğru gidiyor. Elbette varlığını sürdürür ama gerilediği çok açık. Bu, onların
derdi elbette. Bence esas mecra burası artık. Tabii ki onlar yine varlığını
sürdürecekler. Ama esas olarak bu tip sosyal medya üzerinden, internet
üzerinden çoğulcu özgürlük yayınların önü çok daha ciddi bir şekilde açık.
- Sosyal medya haberciliğinin önündeki
en büyük engellerden birisinin ekonomi olduğu söylenir. Siz bu engelleri nasıl
aşmayı planlıyorsunuz?
Şu
ana kadar aşabilmiş değiliz. Medyascope fedakarlıklarla gidiyor. Şu anda bu
işin içerisinde yer alan insanların esas işleri başka başka. Geçimlerini oradan
sağlıyorlar, oradan kazandıklarını bir kısmını buraya aktarıyorlar. Şu ana
kadar para kazanmış değiliz ama bundan sonra kazanmayı umuyorum. O konuda bir
takım projelerimiz var ama öncelikle altyapıyı sağlam bir şekilde oluşturmaya
çalışıyoruz. Onu oluşturduktan sonra para kazanma, finansman bulma imkanlarının
olabileceğini düşünüyoruz. Buradan ‘para kazanma imkanı yok’ diye bir
düşünceyle hareket etmiyoruz. Olabileceğini düşünüyoruz, oldurmaya çalışıyoruz.
Bir takım adımlar da atıyoruz bu konuda ama şu anda erken. Ama bu mümkün
internet üzerinden gazetecilik yapma seçeneğini birçok insan, ‘burada para
kazanılmıyor ki’ diye baştan iptal ediyor. Bence yanlış yapıyorlar, uğraşılırsa,
iyi bir iş çıkarılırsa, bu pekala mümkün.
- Sosyal medya haberciliğinin ve
yurttaş haberciliğinin en önemli sorunlarından birinin yalan haber olduğu
görülüyor. Özellikle editoryel bir süreçten geçmeyen yurttaş haberciliğin ne
gibi problemleri var?
Yurttaş
haberciliği lafı çok cazip, güzel gözüküyor ama ben çok kullanmak istemiyorum.
Ben eski kuşak gazeteciyim, 30 yıldır bu işi yapıyorum. Gazeteciliğin bir takım
evrensel ilkeleri ve filtreleri vardır, mesleki deneyim gerektirir. Biz burada
buna olabildiğince sadık kalmaya çalışıyoruz. Yani kimsenin ürettiği bir haberi
olduğu gibi sorgulamadan koyuyor değiliz. Onun için bu konuda oldukça
dikkatliyiz. Özellikle böyle yeni bir mecrada yapılan en ufak bir hata çok daha
fazla dikkat çeker. Her gelen içeriğin olduğu gibi konulması fikri bana doğru
gelmiyor. Biz öyle bir noktada değiliz. Burası herkesin her istediğini istediği
zaman koyabileceği bir platform değil. Biz bazı insanlara teklifte bulunuyoruz,
bazı insanlar da gelip bizim kapımızı çalıyor. Anlaşırsak yapıyoruz,
anlaşamazsak yapmıyoruz. Böyle sonuna kadar kapıyı ardına kadar açma olayı yok.
Özellikle sosyal medya üzerinden yalan, eksik ve kalitesiz yayınların çok
yapıldığı, haberlerin çok dolaştığı kesimden kendimiz uzak tutmaya çalışıyoruz.
Başarabildiğimiz ölçüde de etkili olacağımızı düşünüyoruz. Yurttaş haberciliği
deyip ondan sonra her cep telefonuyla çekilen videoyu paylaşmak, bir yerden
sonra çok anlamlı değil. Periscope yayınlarında da özellikle çok dikkatliyiz.
Çok cazip birkaç videoyu sırf barındırdıkları bir takım problemler nedeniyle
kullanmadık mesela. Yani bulduğumuz her şeyi kullanıyor değiliz.
- Son dönemde tartışılan kavramlardan
bir tanesi de dijital aktivizm, örgütlenme biçimleri... Bu kavramlar açısından
Türkiye’deki durum için ne yorumu yaparsınız? Türkiye sizce bu noktada hala
yolun başında mı?
Son
dönemde çok karıştırılan bir kavram. Yani bazı meslektaşlarımız aktivizmlerini
daha fazla öne çıkartıyorlar. Bunları birbirine karıştırmamak lazım. Biz
karıştırmıyoruz. Bizim aktivist olma gibi bir derdimiz yok, biz gazetecilik
yapma derdindeyiz. Ama aktivist olanların yaptığı işlerde haber değeri varsa
onları haberleştiriyoruz. Sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerine özel bir
ilgimiz var. Bunları özellikle faaliyetlerinde video üretmeye teşvik ediyoruz.
Onların içerisinde kullanabileceklerimiz kullanmaya çalışıyoruz.
- Türkiye’de medya baskısı son yıllarda
arttığı konuşuluyor. Siz genel olarak medyanın son halini nasıl
yorumluyorsunuz?
Bu
konuları çok konuşmak istemiyorum. Medya eleştirisi yapanlar yapsın. Biz
konuşmak yerine iş üretmeyi tercih ediyoruz. Bizim bu yapmaya çalıştığımız,
şeyler aynı zamanda medyanın bugünkü durumundan memnun olmamanın sonucudur.
Can Öktemer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder