Yeni
medya ve yurttaş haberciliği son zamanların en popüler tartışma konularından
biri. Özellikle yeni medya araçlarının kullanımının yaygınlaşmasıyla geleneksel
medyanın geleceği merak konusu olmaya başladı. Bununla beraber yurttaş
haberciliğini ilerleyen zamanlarda medya içerisinde nasıl bir konumda olacağı
ise ayrı bir tartışma konusu olarak durmakta. Bu meseleyi tartışmaya Ruşen Çakır’la başladık, Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Yrd. Doç. Erkan
Saka’yla devam ediyoruz. Saka, yeni medya ve yurttaş haberciliği üzerine Türkiye’de
en çok kafa yoran çalışan akademisyenlerden. Kendisiyle geleneksel medyanın son durumunu, yurttaş haberciliğinin
geleceğini ve sorunlarını ve iletişim fakültelerinde bu meselenin nasıl ele
alındığını konuştuk.
Erkan Saka |
Tanım
konusunda yakın zamanda bir uzlaşma olmayacak. Genel olarak, toplumun haber
yapım süreçlerine aktif katılmalarına yurttaş gazeteciliği denebilir. Ama bunun
bir sürü biçimi var ve bazıları zaten internet öncesinde de olan şeylerdi
belki, özellikle kastedilen vatandaşların buna bizzat katılarak sahadan ham
haber-enformasyon üretimi olarak tanımlayabiliriz. Tabii, yani bu tartışmalar
devam ettikçe, editoryal rolde ne kadar yer alabilecekler diye de düşünebilir.
Bazı vatandaşlar bu role de bürünebilirler. Genelde bu kavramda kastedilen,
tartışılan haber enformasyon üretim kısmı denebilir.
- Yurttaş haberciliği tam olarak ne
zaman sözlüğümüze girmeye, tartışılmaya başladı?
1990
sonlarına doğru tartışılmaya başlandı. İnternetin çıkışıyla birlikte
denebiliriz ama aslında internet öncesinde de olabilecek bir şeydi. Yine de
özellikle internetin çıkışıyla birlikte tartışma merkezi bir rol almaya
başladı. Zaten yurttaş haberciliği internet araçları olmadan çok nadir
yapılabilen bir şey. O yüzden de 2000'li yıllar itibariyle ABD'de
konuşuluyordu. Yine o tarihlerde bloggerların
gazetecilik yetisi sorgulanmaya başlanmıştı, 2000'li yıllar, blogçuluğun altın
yılıdır zaten. Türkiye'ye biraz geç geldi. Bizde özellikle 2010'dan sonra aktif
olarak tartışılır hale geldi bu kavram. Aslında, genelde gazetecilik eğitimini
dijital dönem öncesinden tamamlamış akademisyenler veya pratisyenler için hâlâ
çok negatif bakılan bir kavram. Yurttaş gazeteciliği uygulamaları bağlamını bazen
yapan çevreler de biraz suiistimal ettikleri için, kavram hakkında halen hak ettiği
değerlendirme yapılabilmiş değil. Bir de kavram olarak çok sık kullanıldığı
için yurttaş gazeteciliğin içi boşaltılmış oldu bir anlamda ve tartışma böyle
başka bir yere doğru evreye yöneldi, ne yazık ki.
- Türkiye'deki iletişim fakülteleri bu
konu üzerine yeteri kadar eğiliyorlar mı sizce?
Sırf
yurttaş haberciliği ve benzeri şeylere yönelik değil, iletişim fakültelerinin
başka bir sürü derdi var. Aslında dijital iletişime yönelik genel olarak
geçişte de biraz ağırdan aldılar. Genel akademik formasyon, dijital öncesi.
Bunun kabullenilmesi ve buna göre üretim yapılması, son bir iki yılda
yoğunlaştı. Bu çalışmalar da, aslında bu konun biraz popülerleşmesi yüzünden
oldu yani, ‘bu mevzu madem gündeme geldi biz de bir şey yapalım’ şeklinde biraz
yüzeysel olarak devam ediyor. Genel olarak yeni medya çalışmalarının ancak son
birkaç yılda atılıma geçtiği söylenebilir.
- Yurttaş haberciliğine getirilen en
büyük eleştiriler nelerdir?
Enformasyon
doğrulama kısmı önemli bir eleştiri noktası. Lakin bu durumda ülkeden ülkeye değişebilecek
bir bakış açısı lazım. Genel olarak ABD'de gazeteciliğin kriterleri yüksek ve
iyi bir haber doğrulama geleneği var orada. Bu yüzden ABD'de bir vatandaş,
haber üretimine katılınca, ondan daha profesyonel kriterler bekleniyor. Bu
yüzden de yurttaş haberciliğine çok eleştirel yaklaşıldı en başlarda.
Vatandaşların ürettikleri haber dili de biraz 'magazin' diline yakındı. Bununla
beraber ABD'de gazetecilikte objektiflik çok önemli bir kriter. Şu anda o da
epistemolojik açıdan çok tartışılan bir kavram haline geldi. Ama şunu da
söylemek lazım, vatandaşın böyle bir iddiası da bulunmuyor ama içerik elbette
daha iyi üretilebilir. ABD'de bu bağlamda tartışılmaya başlandı. Türkiye'de
böyle biraz, sahayı da yeni medya araçlarını da bilmeden, 'haberler yanlış
üretiliyor' gibi ağır eleştiriler yapılıyor yurttaş haberciliğine. Türkiye'de
bir defa profesyonel gazetecilik hiçbir zaman iyi bir kredilibiteye sahip olmadı ya da haber doğrulama
konusunda hiç de iyi kriterler yok ortada.. Şu anda birçok sansasyonel haberin
kaynağı, yeni medya ve yurttaş habercileri değil, aksine geleneksel medya
üretiyor. Buradan bakıldığında yurttaş haberciliği, Türkiye'de daha önce hiç
yapılmadığı kadar objektif ve nesnel habercilik üretebilir, yani doğrudan böyle
bir derdi olmasa bile. Pratikte de, yurttaş habercilerinin aslında baya haber ve
enformasyon doğrulamaya çalıştıklarını söyleyebiliriz. O yüzden yurttaş
haberciliğine getirilen eleştiriler biraz haksız oluyor bence. Burada kendine
böyle bir misyonu edinmiş yurttaşla, herhangi bir yurttaşın attığı mesajlar da
karıştırılıyor yurttaş haberciliğini eleştirenler tarafından. Her yurttaşın
ürettiği haber, yurttaş haberciliği kavramı içerisinde değerlendirilemez. Bu
mesajlar propaganda amacı da taşıyor olabilir. Gözlemleyebildiğim kadarıyla
eleştiriden çok bir de, yurttaşların kurumlara ve devletlere karşı bir hukuki
dayanaklarının olmaması meselesi var. Şimdi siz medya kuruluşu olarak, bir
haber yaparsınız ama bir kuruluş vardır arkanızda. Ama genelde bir yurttaşın
üzerine gittiğinizde, yurttaşın kendini savunma imkanları daha az. Bu bağlamda,
son zamanlarda gönüllü avukatlık hizmetleri de başladı. Yani iyi bir
enformasyon üretiyorsanız ve bundan dolayı başınız derde giriyorsa, en azından
size savunma hizmeti verecek çevreler ortaya çıkıyor. Ama bu henüz çok yeni bir
şey.
- Yurttaş gazeteciliği tartışmalarında
bir de öne çıkan konulardan biri de, bu haber içeriklerinin editoryal süreçten
geçmemesi. Siz ne düşünüyorsunuz bu durum hakkında?
Zaten
böyle bir profesyonellik iddiası olmadığı için, siz yalnızca fotoğrafı veya
videoyu çeker gönderirsiniz. Burada biraz iş bölümü oluşmaya başladı, bazı
vatandaşlar kendilerini böyle masa başında ama doğrulama işleriyle uğraşır hale
geldiler, bazıları tamamen sahadan üretime geçti. Burada kolektif akıl devreye
giriyor. Sonuçta bir kişiden haberin tüm süreçlerini bekleyemezsiniz. Böyle bir
profesyonellik iddiası da yok zaten. Yine de ham haberi yapan kişi,
enformasyonunu belli bir yere kadar editoryal müdahale de yapıyor. Netice de bu
kolektif bir süreç. Bir vatandaşın her şeyi yapması beklenmemeli bence.
- Sosyal medya haberciliğine getirilen
eleştirilerden birisi de yalan haberler. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Bu
problem doğrudan yurttaş haberciliğiyle mi alakalı, yoksa propaganda mı? Ya da
genel olarak bir dijital okur yazarlık seviyesi mi? Bunu bir yurttaş haberci
paylaştıysa, o zaman onun bu içeriği sorgulanabilir. Ama diğer taraftan bu
yalan haberler dediğiniz şey, web üzerinden yanlış paylaşımlar ve propagandaya
hizmet eden paylaşımlar bir anlamda. Bir de şu var, devletin ya da otoritenin
yeterli imkan sunmaması sonucunda bir haber kıtlığı yüzünden propaganda ve
yanlış bilgiye çok yer açılıyor. Belki de böyle haber misyonu olan, niyeti olan
vatandaşların büyükşehirlerin dışına daha çok çıkması lazım, bunu ilk önce
Soma'da hissetmiştim. Yerelden çok malzeme gelmiyor. Bu genel bir sorun ve
ayrıca tartışılmadır bence.
- Yurttaş gazeteciliği ile birlikte
insanlar tüketicisi oldukları bir şeyden üreticisi haline geldiler. Bu anlamda
gazeteciliğin mesleki olarak yeniden tanımlanması gerekiyor mu sizce?
Tabii
gerekiyor. Ben hiçbir zaman profesyonel gazeteciliğin öleceğini yok olacağını
düşünmüyorum. Ama bir görev tanımı yeniden yapılmalı, düşünülmeli. Bence her
yerde ve her an içerik üretebilecekleri için özellikle enformasyon üretiminde
yurttaş habercilerin etkisi artıyor. Ama editoryal süreci ve enformasyon
doğrulama ve benzeri şeyler hala gazeteciliğin alanı. Belki de gazetecilik bazı
yüklerinden arınacak ve daha çok bunlara yoğunlaşabilecek. O bakımdan belki de
zenginleşme bile olabilir. Bu anlamda iş modellerine daha çok kafa yormaları
gerecek yeni dönemde. Geleneksel iş modelleri de bitiyor bu yayıncılık
ilkelerinin değişimiyle. Buna da çok kafa yoruluyor, yeni projeler, modeller
çıkarılmaya çalışılıyor ama henüz bir yere ulaşılmış değil. Hâlâ asıl gelirler
geleneksel reklamlardan geliyor. O bakımdan bence bu zenginliği içeriye nasıl
alırız diye kafa yormak lazım. Ama şu ana kadar gördüğüm, geleneksel medyacılar
çok buyurgan davranıyorlar. O yüzden çok verimli bir işbirliği oluşamıyor.
- Periscope haberciliği için ne
düşünüyorsunuz?
Aynı
kalıpları burası için de geçerli. Canlı yayınlarda bu türlü bir araç çıkmamıştı,
şimdi çıkmış oldu. Ama bu demek değil ki, geleneksel televizyonculuk bitecek. Yine
de televizyonların kendilerine çekidüzen vermeleri gerekecek. Bu durumda belki
de bu zenginliği nasıl verimli kullanırız diye düşünmek lazım. Şimdiye kadar
yıllardır var olan iş modellerine bağlı kalıp yaşayıp gittiler. Şimdi bir
meydan okuyuş var. Bu araçları bizzat medyacılar da kullanabilir, böylelikle
televizyon programları daha ucuza da mal edilebilecek hale gelecektir. Bu
bakımdan yeni kanallar, yeni profesyoneller de çıkacaktır. Ben bunu zenginlik
olarak görüyorum ama bu zenginliğin entegre olması biraz gecikiyor, asıl mesele
o. Burada şunu da söylemek lazım, iş biraz profesyonelleşince, bu sefer yurttaş
habercileri de geleneksel medyacı kafasına girmeye başlıyorlar. Mesela işin
içine para girmesi ve hiyerarşilerin oluşmasıyla birlikte, işin sorgulanmamış
tarafı da öne çıkıyor. Bence yurttaş haberciliğin yükselişi devam edecek ama bu
sefer de onlar geleneksel medyanın hep maruz kaldığı sıkıntılarla uğraşacaklar
gibi hissediyorum.
- İnternet gazeteciliği de son dönemde
öne plana çıktı. T24, Diken akla ilk gelen örnekler. Siz genel olarak nasıl
yorumlarsınız bu gazeteleri?
Bu
sitelerde gözlemlediğim en önemli şey, bir iş modelinin tam olarak olmaması.
Yani bunlar para kazanmazsa, profesyonel istihdam edemeyecekler. Onun dışına,
bu adını saydıklarınız yine iyi örnekler ama geriye kalanlar geleneksel medya
kalıplarını kullanarak, daha çok reyting alacak ve tık alacak haberlere
kaçıyorlar. Genelde aynı haberi 10 farklı yerde görüyoruz. Özel haber yapımı
çok az, zira onun için para, zaman ve kadro lazım. Avrupa'da ve ABD'de ise dolu
içerikli araştırmacı gazetecilik örnekleri yükseliyor. Hatta bunları kitle
fonlamayla fonluyorlar. Türkiye'de onu yapacak ortam henüz yok. Malum
Türkiye'nin şartları da hep 'breaking news' havasında geçiyor. Uzun vadeli bir
gazetecilik ve yeni medya yayıncılığı yapılacaksa, içeriğin zenginleşmesi ve nitelikli
üretimler yapılması lazım. Şu anda bir birinin tekrarı çok yayın var gibime
geliyor.
- Fuat Avni'nin tweetlerinden haber
yapma durumları da var...
Yani
duruma göre yapılabilir ama ona bir şey katmak lazım. Fuat Avni'nin dediklerini
aynen koyarsanız, bu habercilik olmuyor aslında. Zaten onu Twitter'dan
görüyoruz. Yayıncının bir sorgulayıcı gibi müdahale ederek yayınlaması gerekiyor
onları.
- Geleneksel medya kuramlarının başında
medyanın gündem belirlemesi gelir. Bu anlamda yeni medyanın, yurttaş haberciliğin
gündem belirleyeceğini düşünüyor musunuz?
Bence
gündem belirliyor. Ama kimin gündemini belirliyor? Ne kadar etkili oluyor?
Onları ortaya çıkarmak için araştırmaya ihtiyaç var. Bize de belki düşen olan.
Her mecranın ayrı bir etki gücü var. Twitter, daha böyle haberi takip edenler
için çok popüler bir mecra ve bu belli bir kesimin değil, her kesimin siyasi
gündemini belirliyor. Bu kesim halkın yüzde kaçı? Seçim politikalarına nasıl
yansıyor? Diğer kamusal politikalara nasıl yansıyor? Bunlara bakmak lazım. Belirleyici
bir gücü var o kesin. Ne kadar belirleyici olduğu konusunda ise genelleme
yapmamak lazım. Twitter'da trend topic olmak, kendi başına Türkiye gündemini
belirlese bile, bunun sosyal sonuçları olmayabilir.
-
Sosyal medyadan örgütlenme için neler
söylemek isterseniz. Can Dündar ve Erdem Gül hakkında tutuklama kararı çıkınca
insanlar doğal olarak Twitter'dan #yalnızdeğilsiniz
hashtagi açtılar. Lakin İrfan
Değirmenci Adliye’den periscope yayını yapmıştı ve orası bomboştu...
Bu
daha genel bir sosyal sorunun parçası, ancak dijital olanla dijital olmayanı kesin
olarak birbirinden ayrı düşünmemek lazım. Dijital eylem ile geleneksel eylemin
birbirini beslediğini Gezi Parkı eylemlerinde gördük. Bu anlamda, Can Dündar ve
Erdem Gül için herkes Adliye’ye gitmeli miydi diye de tartışmak gerekiyor. Zira
onlar için yürüyüşler yapıldı ve göre kalabalıktı. Geleneksel eylemlilikte
hukuki süreci ve polis şiddetini göz ardı etmeden düşünmek lazım. Bu yüzden,
mahkeme gününde bizzat orada olmamak tek başına bir gösterge değil. Ancak genel
olarak Türkiye’nin bir örgütlenme sorunu olduğunu söyleyebiliriz, interneti
aşan daha genel bir sorun bu.
- Son dönem geleneksel medya için ne söylemek
istersiniz? Dokuz gazetenin aynı başlıkla çıkması gibi örneklere şahit olduk
son zamanlarda.
Geleneksel
medya ile yeni medya birbirine taban tabana zıt, düşman mecralar değiller.
Bunlar birbirine entegre olarak gelişecek ve zamanla bütünleşecek mecralar. Bu
anlamda ikisi de oldukları halleriyle kalmayacaklardı. Ancak Türkiye’de
geleneksel medya kendini bu evrimden çok daha hızlı tüketti, çünkü ortada
olağanüstü bir hal var. Yukarıdan gelen baskı, geleneksel medyayı adeta
işlevsiz kıldı. Gezi Park eylemleri sırasında, geleneksel medyanın çektiği
görüntüleri internetten izledik. O zaman ortaya çıkan Halk TV ve benzeri
kanallar halen yayındalar ve aslında iyi ve muhalif yayın yaptığında insanlar
takip ediyorlar. Bu ortam, bahsettiğim entegrasyon sürecini Türkiye için
hızlandırıyor.
Can Öktemer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder