Türkiye'de müzik kitaplarına yönelik
bir ilgisizlik bilinen bir gerçek. Yayınevleri ekonomik saiklerle bir getirisi olmadığını
düşündükleri müzik kitaplarına pek rağbet göstermiyorlar. Yine de neyse ki
memlekette Pan Yayıncılık gibi inatla müzik kitapları basan yayınevleri var.
Geçtiğimiz günlerde Koray Löker ve Betül Kadıoğlu'nun kurduğu Kara Plak Yayınları da umarız bu anlamda Türkiye'de büyük bir boşluğu kapatacak. Dünyaca
ünlü müzisyenlerin biyografilerinden müziği farklı disiplinlerle harmanlayan
kitaplarla okurla buluşacaklar. İlk kitapları Hunter Davies'ın The Beatles’ın ve yayınevinin lansmanı,
30 Mart'ta Karga'da yapılacak. Kendilerine yayınevinin kurulma hikayesini ve
Türkiye'de müzik kültürünü sorduk.
-
Sadece müzik kitapları basan bir yayınevi kurmak Türkiye için sıradan bir durum
değil. Bu fikir nasıl oluştu?
Kara Plak’ı kurmaya yaklaşık üç
sene önce karar verdik. Karşımıza çok sevdiğimiz, Türkçede de olsun istediğimiz
bazı müzik kitapları çıktı. Bunlardan biri sonbaharda Duygu Akın’ın çevirisiyle
yayımlayacağımız Cohen biyografisi, I’m
Your Man’di. Uzun zamandır yayıncılıkla uğraşıyoruz, farklı yayınevlerine
çeviri, redaksiyon, düzelti gibi işler yaptık, yapıyoruz; tanıdığımız
yayınevlerini bahsettiğim bu müzik kitaplarına ikna edemeyince biz elimizi
taşın altına koyalım dedik. Dolayısıyla zaten yola çıkarken “Bir yayınevi
kursak ne tür kitaplar basardık?” diye sormadık, “Bu kitapları basmak için bir
yayınevi kuralım,” dedik.
-
Yayın politikanızı nasıl belirlediniz? Biyografilere mi ağırlık vermek
istiyorsunuz yoksa ilerleyen zamanlarda nehir söyleşilerine ve müziği farklı
disiplinlerle ele alan akademik çalışmalara da yer verecek misiniz?
Biyografiler ve anı kitaplarına
özellikle ağırlık vermek gibi bir plan yapmadık ama devam etmek istiyoruz
tabii: İlk ağızdan ya da doğrudan tanıklığa dayanarak anlatılanlar müzik
tarihini iyi anlamak, doğru kaydetmek için de çok kıymetli. Nehir söyleşi çok
sevdiğimiz bir tür olmakla beraber hazırlığı çok meşakkatli, söyleşi yapanın da
yapılanın da ciddi zaman ve emek harcamasını gerektiriyor. Şu anda nehir
söyleşi değil ama farklı isimlerle görüşmelerden oluşacak bir söyleşi kitabının
hazırlıklarını sürdürüyoruz. Akademik çalışmalar önceliğimiz değil ama tabii
hiç ilgimizi çekmiyor demek de doğru olmaz. Aras Yayıncılık’la beraber
yayımlayacağımız, Music and the Armenian
Diaspora [Müzik ve Ermeni Diasporası] kitabı gibi, akademik bir çalışmadan
yola çıksa da akademik bir temeli olmayan okuyucuyu da zorlamayacak,
dışlamayacak kitaplar. Yine etnomüzikoloji alanında bir süredir çalışmaları
devam eden, göç ve müzik ilişkisini ele alacak bir derleme kitabımız da var.
-
Okuyucunun karşısına ilk olarak Hunter
Davies'in The Beatles kitabıyla
çıkacaksanız. Bu kitabın Türkiyeli okuyucularla bu kadar geç buluşmasının
sebebi ne olabilir sizce?
Bu sorunun cevabını biz de merak
ediyoruz aslında. Kitabı yayımlamak için girişimlerde bulunurken fark ettiğimiz
bir şey bizi bu kitabın Türkçede olmamasından daha çok şaşırttı: Piyasada
Beatles’la ilgili, rahatça ulaşılabilecek herhangi bir kitap yoktu. Hunter
Davies’in kitabı konusunda en azından şöyle bir tesellimiz var. Yayımladığımız,
1968’deki ilk basımından sonra 1985’te ve 2009’da yazarının uzun güncellemeler
eklediği, dolayısıyla epeyce güncel bir edisyon.
-
Bu kitap dışında önümüzdeki günlerde hangi kitaplar okuyucuyla buluşacak?
Nisan’da İstanbul Kültür Üniversitesi
ve Boğaziçi Üniversitesi’nde konuşmalar yapmak üzere İstanbul’a gelecek olan
İngiliz yazar Richard Skinner’ın, Erik Satie’nin hayatından hareketle kaleme
aldığı kısa romanı Kadife Bey
çıkacak. Sonra yine bir roman yayımlayacağız. Patrick Neate’in ödüllü romanı On İki Ölçülük Blues. “33 1/3” adında,
albümlerle ilgili metinlerin yer aldığı bir seriden kitaplar çeviriyoruz, ilk
dört kitabımız hazır, 2016 içinde onlar da yayımlanacak. Bu seriye devam
ederken bir benzerini de Türkiye’den albümler için yapmak istiyoruz, ilkini çok
sevdiğimiz Murat Meriç, Erkan Oğur’un Bir
Ömürlük Misafir albümü için hazırlıyor.
- Türkiye'de müzik kitaplarının yeteri
kadar ilgi görmediğine dair bir algı var. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Bununla beraber bu ilgisizlik konusunda yayınevleri nerede durmaktadır?
Eğer
müzik kitapları az ilgi görüyorsa, bu muhtemelen diğer edebiyat dışı, belirli
bir alana dair kitaplar için de geçerlidir. Sinema, çağdaş sanat, vs. kitapları
da çok büyük bir ilgi görmüyor ne yazık ki. Bu konuda Pan Yayıncılık’ı anmadan
geçmek olmaz; neredeyse otuz yıldır başka alanlarla beraber öncelikli olarak
müzik kitapları yayımlıyorlar. Ayrıca son yıllarda farklı yayınevlerinden çıkan
sanatçı biyografilerinin, kuramsal kitapların, birbirini beslediğini düşünüyor,
Kara Plak’ın da buna katkıda bulunacağını umuyoruz.
-Yine
Türkiye'de yaygın bir görüş de bir müzik kültürünün olmaması üzerinedir.
Türkiyeli okuyucuların, dinledikleri grupların, müzisyenlerin biyografilerine
pek ilgi gösterdiklerini söyleyemeyiz. Bununla beraber müzik dergiciliği
açısından da pek parlak noktada sayılmayız. Siz bu durum için ne düşünürsünüz?
Biz bu konuda daha iyimseriz.
Okur ve dinleyici kitlelerinin bir kesişim kümesi olduğuna inanıyoruz, amacımız
tabii ki zamanla bu kümenin genişlemesi, daha çok okurun dinlediği müziklere
bilinçli yaklaşması, daha çok müzikseverin müzik kitaplarına ilgi duyması. Dergicilik
konusundaki tespitinize ne yazık ki katılıyoruz. Yayınevinin kuruluş haberini
duyurduğumuz günlerde Blue Jean’in kapanışını haber aldık, zaten daha iki ay
önce artık müzik dergisi değil “kültür sanat dergisi” olacağını duyurmuştu.
Birbirlerinden çok farklı alanlarda da olsa Andante, Bant, Babylon gibi
dergiler var ama internet her konuda olduğu gibi bu konuda da geleneksel olanı
dönüştürüyor. Artık aylık, hatta haftalık bir derginin yetişmekte zorlandığı
bir hız var. Bu konuda dergilerin boşluğunu bir ya da birden çok yazarı olan
bloglar ve siteler dolduruyor.
-
Türkiye'nin hakkı verilerek yazılmış bir müzik tarihinden söz edemeyiz sanırım,
örneğin, Hrant Lusigyan, Leon Avigdor
gibi Türkiye'de caz müziğinin gelişimine katkı sağlamış nice müzisyenin
hikayesini bilmiyoruz. Siz ilerleyen zamanlarda bu tür biyografilere yer
vermeyi düşünüyor musunuz?
Tabii ki. Çizdiğimiz müzik çerçevesinin
içinde yer alabilecek her metne kapımız açık. Yeter ki iyi yazılmış olsun. Hiç
tanımadığımız bir müzisyen, hiç bilmediğimiz bir tür hakkında yazılmış, bizi
yeni yerlere götürebilecek, bambaşka müziklerin kapısını aralayabilecek iyi
kitaplar bizi sadece yayıncı değil okur olarak da heyecanlandırıyor.
-
Siz de bahsettiniz, Aras Yayıncılık Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş da Twitter'dan
Slvia Angelique Alajaji'nin Music and
Armenian Diaspora kitabını ortaklaşa bir çalışmayla çevireceğinizi duyurdu.
İlerleyen zamanlarda bu benzer çalışmalar yapacak mısınız?
Evet, Aras Yayıncılık’la bizi çok
heyecanlandıran böyle bir ortak kitap projemiz var. Aras, hayranlıkla, sevgi ve
saygıyla takip ettiğimiz bir yayınevi. Neredeyse aynı günlerde bu kitapla
karşılaşmışız; hem kitapla ilgili fikirlerini öğrenmek hem de böyle bir
ortaklığa nasıl bakacaklarını sormak için kapılarını çaldığımızda, bizi tam da
onlardan bekleneceği gibi büyük bir sıcaklıkla karşıladılar. Maalesef bugüne
kadar böyle ortak yayınların çok örneğini göremedik ama tabii ki dileğimiz
bunların sayısını artırmak. Az önce söz ettiğimiz okur ve dinleyici kesişim
kümelerini büyütme amacının bir benzeri de farklı alanlarda okuma alışkanlığı
olan okurlara yeni pencereler açmak.
Can Öktemer